Yurtdışı Geziler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yurtdışı Geziler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yunanistan Gezi Notları

 
 
Ankara 'dan 1 saatlik uçuş sonrası Atina'dayız. Atina çocukluğumdan beri  merak edip görmek istediğim bir yerdi. Nedeni ise TRT' nin tek kanal olarak hayatımızda var olduğu günlerde  ana haber spikerinin  "Reha Muhtar Atina' dan bildiriyor." cümlesinde gizli.  Haber sunulurken ekranın arka planında Akropolis'in bir fotoğrafı yer alırdı ve o fotoğraf benim için çok gizemliydi. İşte o arka plandaki fotoğrafın içindeyim şimdi.
 
 
Akropolis' ten Atina'nın görüntüsü.
 
 
Akropolis' in şehirden görünüşü.
 
Atina gezimize Akropolis' den başladık. Millatan önce 400' lerde Atina'nın 3 tepesinden birine kurulmuş Akropolis, Atina'nın ve dünyanın en önemli alanlarından bir kabul ediliyor. Yunanca Akropolis "yukarıda bulunan şehir" anlamına geliyormuş. Akropolis Atina şehir merkezi olarak kabul edilen Syntagma Meydanı'na 10 dakikalık yürüme mesafesinde. Burayı benim için unutulmaz yapan şeylerden biri de Akropolis' e girer girmez bastıran yağmur, tepeden tırnağa ıslanmam ve sığınacak hiçbir yer olmamasıydı.
 
 
  Parthenon
 
Şehrin birçok noktasından görülebilen  "Parthenon" Akropolis' deki en önemli tapınak. MS 5. yüzyılda yapılmış. İçerisinde bir çok önemli heykel var.  
 
1975 yılından beri devam eden restorasyon çalışmaları nedeni ile birçok yerdeki demir iskeleler buranın ruhuna uymasa da Akropolis'in en özel yapısı Parthenon bütün ihtişamıyla karşımızda. Buradaki heykellerin bir çoğunu Atina'ya gelmeden önce İngiltere'deki British Museum da görmüştüm ve ait oldukları yer nasıldır diye merak etmiştim.
 
 
Erechtheion
 
 Akropolis' teki öbür tapınaklardan Erechtheion Milattan Önce 5. yüzyılda Tanrıça Athena ve Tanrı Poseidon için yapılmış. Bizans döneminde kilise, Osmanlı döneminde de konut olarak kullanılmış.
 
 
Odeon of Herodes Atticus
 
Odeon of Herodes Atticus Akropolis'in güneybatısında yer alan bir tiyatro. MÖ 161 yılında inşa edilmiş.
 
 
 Tiyatronun 1000 kişilik seyirci kapasitesi varmış. Günümüzde açık hava tiyatrosu olarak kullanılmaktaymış.

 
Korint Kanalı
 
 Atina'ya 1 saatlik uzaklıktaki Korint Kanalındayız. Korint Kanalı, Yunanistan'ın kuzey kara topraklarını Mora Yarımadası' ndan ayıran yapay bir kanal. Uzunluğu 6.3 km olan kanal yalnızca küçük boyuttaki turist gemilere göre.
 
 
Kanal Adriyatik ve Ege Denizi arasında seyredecek gemilere 400 km tasarruf sağlıyormuş.
Bir kaç fotoğraf çekip, bir kaç hediyelik eşya alıp Theater Of Dionysus'a doğru yol alıyoruz.
 
 
Theater Of Dionysus
 
Theater Of Dionysus Atina' da yer alan ve Avrupa' da tiyatronun doğuş noktası olan  tiyatroymuş. MÖ 534 te Yunan tiyatro eserleri burada sahnelenmiş. Tiyatro adını tanrı Dionysus' dan almış.

 
Sahnenin tam ortasında  akustiği kontrol etmek için bir çığlık atıp, tiyatronun hemen çıkışında bulunan müzeye doğru yol aldık. Küçük bir müze. Bölgede çıkarılan  eserler sergilenmekte.
 
 
Atina'ya 40-50 dakikalık uzaklıktaki Maraton Ovası'ndayız.

 
Rehberimizden tarihteki ünlü Maraton Muharebesi' nin hikayesini muharebenin başladığı yerde dinliyoruz.

 
Günümüzde muharebe, ünlü Maraton Koşusu' na esin kaynağı olmasından dolayı oldukça ünlü. Söylenceye göre Maraton Ovası'nda Atina kuvvetleri muharebeyi kazanınca bir ulak Atina'ya zafer haberini vermek üzere görevlendirilmiş. Ulak Atina'ya kadar hiç durmadan koşmuş, zafer müjdesi verdiği anda da düşüp ölmüş. İlk olarak 1896 yılında Atina Olimpiyatları' nda , Maraton Ovası ile Atina arasında koşulan Maraton Koşusu bu söylenceden esinlenmiş.

 
Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi
 
 
  
Müzede Yunanistan'ın çeşitli yerlerinden çıkarılmış heykeller, tunç eşyalar, çanak çömlek, takılar, çeşitli aletler ve heykeller vardı. 48 odadan oluşan müze iki katlı bir yapıydı.

 
Komşuda "Atina' da" dolu dolu bir hafta geçirdik. Gezinin son gününü Selanik' e ayırdık. Bakalım Selanik' te bizi neler bekliyor...
Devamı

Prag Gezi Notları


Bir haftalık Polonya gezimizin son gününü Prag'a ayırdık. Kaldığımız yer Polonya'nın güneyinde  ve Çek Cumhuriyeti ile sınır olunca ( Rybnik  ) Prag'a gitme fikri çok cazip geldi. Grup kalabalık olduğu için de tren yerine araç kiralamayı tercih ettik. Sabah 7 de yola çıkıp 11.30 da Prag'a ulaştık. Zaman sınırlı. Gece yola devam edip ertesi gün Varşova havaalanından uçağa binip Ankara'ya döneceğiz. Hal böyle olunca İnternette kısa bir araştırma yapıp "Eski Prag" 1. bölgeyi gezmeye karar verdik. Prag'da semt mantığı yok, şehir 20 bölgeye bölünmüş.
Prag Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri. II. Dünya Savaşı yıllarında çok fazla zarara görmediği için birçok tarihi ev ve mekanı görmek mümkün oluyor. Prag için birçok sıfat kullanılmış "Altın şehir, Masal Şehri, Avrupa'nın kalbi, Şehirlerin anası" Bence bu sıfatların hepsini fazlasıyla hak ediyor.

Geziye Prag Kalesi'nden başladık.
 Prag Kalesi, Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük antik kalesiymiş. Şehrin ortasından akan nehir, eski evler ve Charles Köprüsü muhteşem gözüküyor.
Kenti ikiye bölen nehir, kent tarihi boyunca ressamlar, şairler ve müzisyenler için ilham kaynağı olmuş. Nazım Hikmet de 1956-58 yılları arasında Prag’da yaşamış ve memleket özlemini mısralara şöyle dökmüş...

Şair memleketten uzak,
hasretten delik deşik
Eski Kent'te duruyordu.
Meydanlıkta yapayalnız
Gotik duvar üstünde
Hanuş ustanın saati
On ikiyi vuruyordu.
Ve çanları çalan ölüm
Ve yukarda öttü horoz
Şair memleketten uzak,
Hasretten delik deşik
Etrafına dalgın baktı


Saint Vitus Katedrali
Kalenin içinde Saint Vitus Katedrali, bir manastır ve birkaç kule ve müze var.
Gotik mimarisinin başarılı örneklerinden olan katedral, Prag'ın simgelerinden biri. Katedralin ilk kısmını gezmek ücretsiz. Tamamı için bilet almak gerekiyor.


 Kafka Müzesi

Tesadüfen girdiğimiz bir sokakta Franz Kafka'nın müzesi ile karşılaştık. Ünlü edebiyatçı Prag'da doğmuş. Müze kapalı olduğu için içini gezemedik. Labirent şeklinde ilginç bir müze olduğunu okumuştum. Müze Charles Köprüsü'nden de gözüküyor. Köprüye çok yakın konumda. Bahçesindeki ilginç iki heykelin fotoğrafını çekip yola devam ettik.

           Şehrin başka bir bölgesinde gezerken  yine Kafka'nın heykeli ile karşılaştık ve önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik...

Dünyanın En Dar Sokağı

Müzeden henüz çıkmışken karşımıza tescilli, dünyanın en dar sokağı çıktı. İki bina arasına sıkışmış sokakta karşılıklı geçiş mümkün değil. Bu nedenle sokağın iki ucunda kırmızı ve yeşil ışık konularak yaya trafiği düzenlenmiş. Sokağa birisi girdiğinde öbür uçtaki kırmızı ışık yanıyor ve karşı taraf beklemeye geçiyor.


Kuklalar
Geziye biraz ara verip yolumuzun üzerindeki kente özgü kukla dükkanlarını gezdik. Fiyatları oldukça yüksek. Prag magnettleri ve yine kente özgü cam törpü vb. küçük hediyelikler alıp yola devam ettik.

Charles Köprüsü ( Karl Köprüsü)

Nihayet  Kentin en önemli simgelerinden olan Charles Köprüsü'ndeyiz.  Vltava Nehri üzerinediki köprü 14. yüzyılda inşa edilmiş. Üzerinde 30 yakın heykel var.


Köprü o kadar kalabalık ki fotoğraf çekmekte ve yürümekte zorlandık. Müzisyenler ve satıcılar buraya ayrı bir renk katıyor. Hava kararınca köprüden bir kez daha geçtik. Şehrin, gece bir başka güzel olduğuna tanık olduk... 


Astronomik saat

 Prag'ın ara sokaklarında biraz gezip rotamızı Astronomik Saat'e çevirdik. Bu saat de şehrin simgelerinden. Ortaçağdan kalma bir saat. Hanuş usta tarafından yapılmış. Saatin önü turist dolu. Her saat başı, İsa'nın 12 havarisi pencerenin önünden geçerek ufak bir gösteri yapıyor. 3-4 dakika süren gösteri horozun ötmesiyle son buluyor. Biz de gösteriyi izleyebilmek için saat başını bekledik.


Astronomik Saat' in bulunduğu meydan


Tyn Kilisesi

Astronomik Saat'in hemen yanında Tyn Kilisesi var. Gotik mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Masallardan çıkmış bir görüntüsü var. O kadar heybetli bir yapı ki şehrin birçok yerinden görünebiliyor.


Belediye Binası

Belediye binası değil opera binası gibi. İçine girdiğimizde zaten sanat amaçlı kullanıldığını gördük. Burada konser ve sergiler düzenleniyormuş.


Jan Hus Anıtı

Eski Şehir Meydanı'nın ortasında Astronomik Saat'e çok yakın bir konumda Jan Hus Anıtı bulunuyor. Etrafında ise birçok yiyecek satan kafeler, büfeler var. Jun Hus Prag'ta önemli bir filozofmuş. Bu heykel 1415 yılında kazıkta yakılmasının anısına  ölümünün 500. yıl dönümünde meydana yapılmış.

7 saat çok kısa molalar vererek ve yürüyerek şehri gezdik. Bir güne çok şey sığdırdık diye düşünüyorum. Hepimiz çok yorgun ancak bir o kadar da mutlu.   Kısa bir süre için de olsa bir masal şehrinde yaşadık...

Devamı

Wieliczka Tuz Madeni- Polonya

 
 Bir haftalık gezi için geldiğimiz Polonya' da, ikinci günümüzü Wieliczka Tuz Madeni' ne ayırdık. Burası Krakow kentine yaklaşık 1 saatlik uzaklıkta. Polonya'nın en çok turist çeken yerlerinden biri. Madenin en önemli özelliği, dünyanın en eski tuz madenlerinden olması (1978 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış). Wieliczka Tuz madeni 1996 yılında düşük tuz fiyatları ve madendeki bir çökme nedeni ile kapatılarak müzeye dönüştürülmüş.
 
 Madenin tavanı 327 metre yükseklikte. En dip nokta ise 3 km. Ziyaretçilerin gezebildiği güzergah 3.5 km. İçeride tamamen kaya tuzundan oyulmuş bir katedral ve heykeller bulunan madeni gezmek için girişte biletinizi alıp, size verilen rehber eşliğinde tura başlıyorsunuz. Tek gezmeniz mümkün değil.
 
 
Tuz madenine inmek için tahta merdivenler kullanılıyor. 
 
 
 
Düz yol olan yerlerde ise ağaçtan kolanlarla desteklenmiş tünellerden geçerek madeni dolaşabiliyorsunuz.
 
 
Geziye başlarken madendeki insanların ve mitolojik karakterlerin heykelleri sizi karşılıyor.
 
 
 
Heykellerin bir kısmı ve şamdanlar tuzdan yapılmış.
 
 
Madende bir yeraltı gölü bile var.
 
( Bu fotoğrafı ben çekmedim yabancı bir siteden aldım. Benim çektiğim çok karanlık çıkmıştı. Ortam çok karanlık olduğu için genelde fotoğrafların parlaklık ayarını değiştirerek kullanabildim.)
 
 
Tuz madenini gezerken tuzun nasıl işlendiğini de heykeller ve diğer görseller aracılığı ile öğreniyorsunuz.
 
 
Madenin sonunda yine kaya tuzundan oyularak yapılmış bir katedral, toplantı salonu, ve hediyelik eşya dükkanı var.
 
Muhteşem bir müze. Yerin altında, tuzdan oyularak  bir şehir inşa edilmiş. Yürüyerek 135 metre indiğimiz tuz madeninden içi loş, daracık ve çok köhne bir asansörle yukarı çıktık. Aklımda  kalan son şey, karanlık nedeni ile asansördeki arkadaşlarımın korkudan attığı çığlıklar... 
 
Devamı

Auschwitz Nazi Toplama Kampı - Polonya

 
Bir haftalıktık gezi için Polonya Krakow'dayız. Ankara-Münih, Münih'ten aktarmalı olarak Krakow' a geldik. Havaalanından araç kiralayıp, 40 dakikalık bir yolculuğun ardından ilk olarak Auschwitz esir toplama kampını ziyaret ettik.
 
II. Dünya savaşı yıllarını ve Nazi toplama kamplarını anlatan "Piyanist, Schindlerin Listesi, Hayat Güzeldir, Çöküş, Çizgili Pijamalı Çocuk vb." filmlerini defalarca izlemiş biri olarak merak içindeyim. O insanların yaşadığı yerleri, yakıldıkları, kurşuna dizildikleri yerleri görmenin sarsıcı olacağını bilerek geziye başlıyorum.
 
Danışmadan bilet ve rehberimizi duyabileceğimiz kulaklıkları alıp kampa giriyoruz. Kamp, araba ile birbirine 5 dakika uzaklıkta iki bölümden oluşuyor. Biz birinci bölümdeyiz. Burası 1979 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Kültür Mirası listesine eklenmiş.
 
 
Kampın girişinde büyük bir kapı ve kapının üzerinde "Arbeit Macht Frei  (çalışmak özgür kılar) " yazısı sizi karşılıyor. Ebetteki gerçekçi bulmadım bu sloganı. Çünkü bu insanlar çalıştıkça tükenmiş, hastalanmış, çalışamayacak hale geldiklerinde de öldürülmüşler. Ortalama 6 ay içinde ölen tutsaklar, en ağır şartlarda günde en az 10 saat çalıştırılmışlar.
 
II Dünya savaşı Nazi Almanya'sı tarafından kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı burası. Bu kamplarda sadece Yahudiler değil ari ırk yaratmak adına, Romen, eşcinseller gibi Nazilerin düşman ilan ettikleri 6 milyon kişi öldürülmüş. Auschwitz Kampına da 1.3 milyon insan yerleştirilmiş ve 1.1 milyonunun öldüğü tahmin edilmekte.
 
 
Kampa nerelerden esir getirildiğini gösteren harita
 
Kampa getirilen insanlar, Kanada'ya götürülerek orada refah içinde bir hayat sürecekleri söylenerek kandırılmışlar. Trenden inen bu insanlar doktor tarafından iki guruba ayrılmış. Çalışabilecek durumdaki sağlıklı olanlar ve çalışamayacak durumdaki erkek, kadın, çocuk, yaşlı, sakat, çingene, hamile ve eşcinseller. İkinci guruptakilere panik olmamaları için, "Duş alıp, giysilerinizi değiştirmeniz için sizi barakalara götüreceğiz " diye aldatılmışlar. Ardından duştan su yerine gaz verip bu insanları öldürmüşler.
 
 
Kamp girişinde guruplara ayrılan insanların görüntüsü.
 
 
Kampın girişinde esirlerin getirilişleri resmedilmiş.
 
 
Kampta 28 baraka var. Barakların içinde burada yaşamış kadın, çocuk, erkelerin kullandıkları eşyalar, SS subaylarını çektiği Yahudi fotoğrafları, cam bölmeler ardında sergileniyor. Barakaların dışında insanların asıldığı darağaçlarını, kurşuna dizildiği  ve insanların yakıldıkları yerleri görüyorsunuz. Kampın etrafı elektrikli dikenli telle çevrilmiş.
 
 
 Yan yana dizilmiş diğer barakalar. Her barakada farklı bir tema var. Özel eşyalar, yatakhaneler vb. Gezerken bu vahşet karşısında ruhen darmadağın oluyorsunuz.
 
 
 Vahşetin tüm ayrıntıları fotoğraflanmış ve baraklarda sergileniyor.
 

 Esirlerin kurşuna dizildikleri duvar.
 
 
Esirlerin kaldığı yatakhaneler.
 
 
Esirlerin saçları.
 
Yakılan esirlerin saçları kumaş fabrikalarına yollanarak kumaş yapılıyormuş. Müzede bu saçlardan dokunmuş kumaşlar da sergileniyor.
 
 
 Sakat esirlerin protez kol, bacak, baston vb. eşyaları

 
 Esirlerin kullandıkları mutfak eşyaları
 

Esirlerin valizleri.
 
Esirler çalışmaya geldiğini sandıkları için yanlarında valiz, kap kacak, erzak, değerli eşyalarını da getirmişler. Herkese bavullarının üzerine isimlerini ve nerden geldiklerini yazmaları istenmiş. Onlara eşyaları çalışma bitince verileceği söylenmiş. Bu asla gerçekleşmemiş. İsim yazılı bavullar ayrıştırılarak istiflenmiş.
 
 
 Gözlükler
 
 
 Ayakkabılar
 
 
Esirlerin yakıldığı fırınlar.
 
Yahudi mahkumların cesetlerinin yakıldığı fırınlar. Küller ise sabun yapımında kullanılmış. Bir kısmı da gübre olarak tarlalara dökülmüş. Bu fırınlar günde 4 bin kişiyi yakacak kapasiteye sahipmiş.
 

Burası için yazılacak çok şey var ancak burada nokta koymak istiyorum. Tarihteki insanlık ayıplarından en ağırının yaşandığı bu kampı görmek çok sarsıcı ancak bir o kadarda öğreticiydi. Üstün ırk yaratmak adında yapılanlar...
 
Auschwitz, Krakow, Polanya
Devamı