Hatay Gezi Notları



Yıllardır Hatay'a gidelim, künefe yiyip gelelim muhabbeti nihayet gerçek oldu. Bir hava yolunun indirimli biletlerinde 2 ay önceden alarak gezi serüvenimize başladık. İki kişiyle gezi eğlenceli olmaz, yanımızda arkadaşlarımızda olsun dedik ve Gülgün, Yakup, Tuna'yı da ekibe dahil ettik.

Hatay'a Türk Hava Yolları ( Anadolu Jet) ve Pegasus Hava Yolları'nın uçuşu var. Kara yolu ile gitmek isterseniz Has Turizm, Ulusoy ( İskenderun'a kadar) Jet Turizm firmalarının seferleri mevcut. Ankara - Hatay arası 681 km. Yol uzun olunca en iyi seçenek hava yolu gibi gözüküyor. Tercih sizin...

Sabah 7.00 da Esenboğa Havalimanı'ndayız. Özel aracımızla hava limanına gittik. Anadolu Jet'in hava limanı içerisindeki otopark hizmetinden yararlanarak aracımızı parka bıraktık. İlk gün ücretsiz ikinci gün için 10 TL ücret ödedik.

8.30 da Ankara Esenboğa'dan uçup 9.35 de Hatay'a indik. İki gün Hatay'ın altını üstüne getireceğimiz için gelmeden önce Selim Gül Turizm'den (tel: 0532 666 62 99) araç kiraladık. İki günlük kiralama ücreti 140 TL. Araç kiralama ofisi havaalanının içinde. Dilerseniz 10 TL Karşılığı HAVAŞ’a da binmeniz mümkün. Şehir merkezine kadar götürüyor. Aracımız alıp hemen yola koyulduk ve soluğu öğretmenevinde aldık.

Konaklama için öğretmenevini tercih etme nedenimiz merkezi konumda olması. Kişi başı konaklama ücreti 32 TL (2013) Son derece uygun. Çok konforlu değil ancak bütün gün dışarıda olacağımız için bunu sorun etmedik. Hatay'da bizi, birlikte geziye çıktığımız arkadaşlarımızın dostları  Ahmet ve Işıl çifti karşıladı. Evlerinde kahvaltı hazırlamışlardı. Afiyetle yöresel peynir, bal, börekleri mideye indirerek gezimize başladık.

Herkes hazırlıklı, Hatay ödevini çalışmış. Nereler gezilecek, nerede ne yenecek, alışveriş nerede yapılacak. Yol haritamız mevcut. Ama itiraf edeyim benim en çok merak ettiğim Hatay yemekleri. Benim için gastronomi seyahati olacak gibi gözüküyor.
 

Şehir Meydanı


Şehrin Habibi Neccar Dağı'ndan görünüşü 


 Şehri ikiye ayıran Asi Nehri

 
1. GÜN 

İlk görmek istediğimiz yer Hatay Arkeoloji müzesi. Müze merkezde, Cumhuriyet Alanı'nda. Asi Nehri'nin kıyısında. Tunus'taki Bordo Müzesi'nden sonra  dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olarak biliniyor. Giriş 8 TL. Müze kartınız varsa bedava. Müze kartınız yoksa müze girişinden 30 TL karşılığına çıkarabilir ve 1 yıl boyunca yurt içindeki Kültür Bakanlığına bağlı müzeleri ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Müze kart, öğretmen ve öğrencilere %50 indirimli olarak veriliyor.
 

M.Ö.4 binden  itibaren zamanımıza kadar her devrin çeşitli kültür ve tarihi vesikaları var.


 Müze, 34 binin üzerinde esere sahip.



 Kazılarda bulunan diğer eserlerden örnekler

  
Mozaik müzesinden ayrılıp Antakya sokaklarında yürüyüş yaparak eski Antakya evlerini ve sokaklarını gördük. Helenistik Çağ kentlerinin tipik örneği olan Antakya sokakları , birbirini dik olarak kesen ızgara planına  bağlı olarak geliştirilmiş. Ancak asırlar boyunca oluşan medeniyet değişimleri sonucu  bu monoton düzen değişerek kaybolmuş. Sadece Eski Antakya denilen kentin kuzeydoğusunda bu planı görmek mümkün.


Sokak aralarında gezerken yolumuz Ulu Cami ile kesişti. Tarihi bir cami. Memlükler döneminde       ( 1271) yapıldığı tahmin ediliyor. Avlusu geniş, taş döşemeli ve şadırvanlı. Caminin duvarlarında altın harflerle yazılmış ayetler var.



Caminin çok yakınında bir kilise var. Kültürlerin buluşması kavramı bu il için çok doğru bir tespit. 


Ulu Cami'nin avlusundan çıkar çıkmaz kendimizi Uzun Çarşı'nın kapısında bulduk. Çarşı mozaik müzesine de çok yakın. 200-300 metre mesafede. Kendi içinde birçok bölüme ayrılmış çarşıda her türlü zanaatkâr ve esnafı görmek mümkün. Ayakkabıcılar, sarrafalar, baharatçılar, işportacılar, peynirciler, künefeciler, fırıncılar, bıçakçılar, bakırcılar, kahvehaneler, camiler, çeşmeler daha neler neler...



Uzun Çarşı'nın girişi.
Doğu illerinin hepsinde buna benzer bir çarşı ile mutlaka karşılaşıyorsunuz.


Uzun Çarşı birçok  sokaktan oluşuyor.


Defne sabunu, salça, biber ne ararsanız var bu dükkanda.


Bizim kekik olarak bildiğimiz, Antakyalıların ise zahter dedikleri bitki.


Yöresel ürünler satan dükkanlardan alış veriş yaparak çarşıdan ayrıldık. Nar ekşisi, biber, yöresel peynir, biber salçası almak isterseniz kargoyla istediğiniz yere sipariş yolluyorlar. Bizim alışveriş yaptığımız yer  Uzunparmak Kardeşler Gıda. (  tel:0326 214 68 25)

Biraz yorulmaya başlayınca dinlenmek için daha önce televizyonda izlediğimiz, Uzun Çarşı'nın içinde yer alan  Çınaraltı Künefecisi 'ne  ( Yusuf ustanın yeri )  gitmeye karar verdik. Araya sora ayakkabıcılar çarşısının içinde bulduk.


Camin avlusunda küçük bir dükkan. Avlunun tam ortasında koca bir çınar ağacı var.


Özelliği künefenin köz ateşinde pişiriyor olması. Ancak umduğumuz lezzeti bulamayarak oradan ayrıldık. Detayları Çınaraltı künefe  sayfasında bulabilirsiniz.

Arabamıza binerek şehir merkezine yaklaşık 2 km uzaklıktaki  St. Pierre ( St..Peter's ) Kilisesi'ne geldik. Ne yazık ki restorasyon çalışması olduğu için, içini gezemedik. Hristiyanlığın ilk mabetlerinden biri sayılan kilise, önü duvarlarla kapatılmış doğal bir mağara.  Hristiyanlar için önemli bir yer. Dünyanın ilk kiliselerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayin, nikâh, vaftiz gibi törenler yapılıyormuş burada.1983 yılında Hristiyanlar için hac yeri olarak ilan edilmiş. Her yıl 29 Haziran 'da din adamları ve cemaatin katıldığı bir ayin düzenleniyormuş. Giriş ücreti 8 TL. Müze kartınız varsa bedava.


Gezecek çok yer var, hava kararmadan bir yer daha görelim istiyoruz ve Habbi-i Neccar Dağı'na çıktık. Arabayı yolun kenarına bırakıp yukarı doğru tırmanışa geçtik. Yaklaşık 700-800 metre sonra geçmişte Suriye ile Hatay arasında ticaret kapısı olan Halep Kapısı'nın kalıntılarına ulaştık.


Halep kapısı


Habibi Neccar Dağından bütün Hatay'ı görebiliyorsunuz. Şehir dümdüz bir alana kurulmuş.

Habibi-Neccar Cami'sindeyiz. Cami, Kurtuluş Caddesi ile Kemalpaşa Caddesi kavşağında bulunuyor. Camiye ismini veren Habibi Neccar, Hz. İsa'nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda can veren bir Antakyalı.  Müslümanların da önemsediği biri. Burası Anadolu'da ki ilk cami olarak biliniyor. Bir Roma tapınağından kiliseye, sonrada camiye dönüştürülmüş. Caminin içinde Hz. İsa’nın havarilerinden Yunus ve Yahya'nın ve Habibi Neccar'ın türbeleri var.



Ekip yorulduk deyince dinlemek için otelimize geçtik. Gönüllü rehberlerimiz Ahmet Bey ve Işıl Hanım'la  akşam yemeği  için sözleşerek ayrıldık. Akşam yemeği için Antakya'nın Kuzey Tepe beldesindeyiz. Burası adeta restoranlar cenneti. Kafanızı ne tarafa çevirseniz restoran görüyorsunuz. Gönüllü rehberlerimiz bizim için Kuzey Tepe Nuri Restoran'dan yer ayırtmışlar. Burada Antakya'ya özel mezelerin ve kebapların tadına baktık.


Hatay mezeleri


Kıyma kebap

Yemeklerle ilgili detayları Kuzeytepe Nuri Restoran başlığı altında görebilirsiniz.

Yemek sonrası biraz yürüyüş yapmak için Asi Nehri kenarına geldik. Akşam yemeğinde çok tok olduğumuz için yiyemediğimiz künefeyi şehir merkezinde, Asi Nehri kıyısındaki Hatay Künefe Salonu'nda yedik.


 
Gerçekten muhteşemdi. "Çınar Altı Künefe'nin" olumsuz izlerini sildi süpürdü. Detaylar Hatay Künefe Salonu başlığı altında bulabilirsiniz.

Sabah erken kalkabilmek için geceyi sonlandırıp otele döndük.

2.GÜN

Güne Asi Nehri kıyısındaki Antakya Belediye Parkı'nda yürüyüş yaparak başladık.

  


Çok erken olmasına rağmen, parkın içi yürüyüş yapan insanlarla doluydu. Diğer tarafta da sporunu tamamlamış kahvaltı eden kişiler. Park çok güzel . İçinde devasa ağaçlar ve çay bahçeleri var. Çay bahçelerinden birine oturarak Türk kahvesi sipariş verdik. "Kahveyi fincanda mı süvari mi alırsınız?" diye sordu garson. Burada  Türk kahvesini çay bardağı ile sunduklarında adına suvari diyorlarmış.


Suvari olsun diyoruz meraktan. Çay ve kahve keyfini tamamlayarak  parktan ayrıldık. Şimdi kahvaltı zamanı.

Sevgili Ahmet ve Işıl çifti yöresel Antakya kahvaltısını tatmamızı istedikleri için, Karlısu Beldesi'nde, dere kenarında muhteşem bir yere, Osmanlı Aile Çay Bahçesi'ne getirdiler bizi. Kahvaltıya gitmeseniz bile burayı mutlaka görün derim. Orman içi, dere kenarı bir yer. Özel aracınız yoksa Antakya merkez köy garajlarından her 20 dakikada bir beldeye dolmuş kalkıyormuş. Yol yaklaşık 15-20  dakika   sürmekte.



Kahvaltı detaylarını Hatay Kahvaltısı başlığı altında bulabilirsiniz.

Gönlümüz buradan ayrılmayı pek istemese de gezi planımızı tamamlaya bilmek için buradan ayrılarak Hatay'ın Samandağ'ı İlçesi'ne geçtik. Yaklaşık şehir merkezine 30 km . Biraz deniz havası aldıktan sonra sahile çok yakın olan Titus tünelini görmek için yürümeye başladık.130 metresi  tünel, kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevlik'e kadar 1380 metreymiş.



Titus Tüneli Samandağı'na 5 Km uzaklıkta, Çevlik köyünde.  Kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehir. Şehrin, dağın hemen bitiminde, dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı varmış. Sellerin bu limanı doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırmış. Tünel Titus zamanında tamamlanmış ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 metre genişliği 6 metre olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtılmış. Böylece limanın dolması engellenmiş.  


Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 metre kadar uzaklıkta kaya mezarları var.


Burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda mezardan en çok ilgi çekeni , çukurun tabanındaki geniş mağara. İçinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış. Yüksek ve gösterişli bu mezar halk arasından ''Beşikli Mağara'' olarak anılmaktaymış.


Beşikli Mağara Kapısı


Beşikli Mağara İçindeki Mezarlar

Titus Tüneli'ne giriş 3 TL. Tünelin çıkışında köylü kadınların yaptığı çay ve gözlemenin tadına bakarak Samandağ'ı merkezine doğru yol aldık.


Hz. Hıdır’ın Türbesi  (Türbe tadilatta)

Hz. Hıdır’ın (Hızır) Makamı. Hz. Hıdır’ın Hz. Musa ile buluştukları yer olarak inanılmakta. Kur'an-ı Kerim'in Kehf Suresi'nde anlatılmaktaymış bu buluşma. Burası Müslüman ve Hristiyanların kutsal kabul ettikleri yerlerden birisiymiş. Her Cuma günü Akdeniz’in sularının taşarak bu türbenin çevresini yıkadığına inanılmakta.
Türbe, yakın tarihlerde yapılmış, mimari yönden bir özellik taşımamakta. Hatta biz gördüğümüzde etrafı tadilat halindeydi. İnce, uzun ve yarım yuvarlak bir plan düzeninde, oldukça büyük bir kubbe ile örtülü. İçerisinde Hz. Hıdır’ın makamı bulunmakta.


Gezi planımızdaki son durak olan Harbiye Şelalesi'ne gitmek için Samandağ'ından  ayrıldık. 20-25 dakika sonra Harbiye'deyiz. Antakya merkeze 7 km. Antakya -Yayla dağı yolu üzerinde. Her yer yemyeşil , irili ufaklı bir çok şelale var. şelalelerin altında çay bahçeleri, lokantalar. Giriş kısmında hediyelik eşya tezgahları var. Giriş ücretsiz.


Şelalelerin altındaki restoranlar ve çay bahçeleri.


Antik Çağın ünlü Daphne kenti burası. Çok sayıda köşklerin, tapınakların eğlence yerlerinin olduğu Daphne şiddetli depremlerle yerle bir olmuş. Derin bir vadi içerisinde yüksek çınar ağaçları, defne ağaçları ve şelaleleri ile huzur veren bir yer.

Harbiye Şelaleleri girişinde bulunan satıcılar. Antakya'da defne sabunu çok meşhur. Her yerde satılıyor.  Bu defnenin özelliği neymiş diye dönünce araştırdım. Çok ilginç bir mitolojik öykü çıktı karşıma. Sizlerle paylaşmak istedim.

Yunan mitolojisinde Zeus’un oğlu Apollon bir gün gökyüzünde Aşk Tanrısı Eros ile karşılaşır ve onun okçuluk kabiliyeti ile ilgili alaycı sözler söyler. Bunun üzerine sinirlenen Eros, Apollon’a oklarının tadını tattıracağına yemin eder. İki ok hazırlar; bunlardan biri saplandığı kişiye sonsuz aşk ve tutku verecek; diğeri ise aşktan tamamen uzaklaştıracaktır.

Günlerden bir gün Apollon ülkesinde oturmuş lirini çalarken, ormanda tek başına dolaşan güzeller güzeli su perisi Daphne‘yi görür.

O sırada intikam vaktinin geldiğini anlayan Eros, aşk okunu Apollon’un kalbine saplar. Apollon, Nehir Tanrısı’nın kızı olan Daphne’ye sırılsıklam aşık omuştur. Fakat ne yazık ki nefret oku da Daphne’nin kalbine saplanmıştır. Daphne, Apollon’dan sürekli kaçacak ve aşkını reddedecektir.

Işığın ve müziğin tanrısı güçlü ve yakışıklı Apollon her gün ormana Daphne’nin güzelliğini seyretmeye gider.
Apollon’dan korkan Daphne bir gün yine kaçarken, artık daha fazla dayanamayacağını anlar.
Bunun üzerine toprak ana ve babası Nehir Tanrısından yardım ister.

Apollon tam Daphne’yi yakalayacakken, genç kızın vücudu birden ağırlaşmaya, ayakları toprağa doğru kök salmaya başlar, kolları dallara, saçları yapraklara dönüşür. Güzeller güzeli Daphne, artık sonsuza dek Defne Ağacı olarak kalacaktır.


Apollon ona ulaştığında kalp atışları halen duyulmaktadır. Bunu gören Apollon çok üzülür ve ağaca sarılarak ona çok aşık olduğunu, ağacı sonsuza dek yaşatacağını ve onu unutturmayacağını söyler.

Bundan böyle Apollon’la özdeşleşen Defneyaprağı, kahramanların tacı olarak zaferi simgeler.


Harbiye Şelalelerinden ayrılıp 500 metre kadar ilerdeki Harbiye Parkı'ndayız. Burası da çok güzel. Büyük bir havuzun iki tarafında kocaman çam ağaçları var. Yöre halkı piknik halinde. Parkın başında çok güzel bir restoran var.


Akşam yemeğini burada yemeğe karara verdik. Çamaltı Restorandayız. Restoran dediysem öyle lüks bir yer gelmesin aklınıza. Bir bahçe içinde kasap ve yanında fırın. Kasaba istediğiniz kadar kıyma çektirip tepsi ya da kağıt kebabı yaptırabiliyorsunuz.

Mütevazi bir et lokantası.

Antakya kağıt kebabı.
Hatay'dan ayrılmadan önce son kez künefe yiyelim ağzımızda tadı kalsın diyerek Atatürk caddesi üzerindeki Harika Künefe salonuna gittik. Künefe gerçekten harika... Detayları Harika Künefe sayfasında bulabilirsiniz.



 Ankara'ya dönme zamanı. Saat 20.30 havaalanındayız. 21.30 uçuş, 22.30 da Ankara'dayız.
Aklımızda kalanlar; medeniyetlerin buluştuğu, hoşgörünün hakim olduğu, yemekleri ve tatlıları ile midemize bayram yaşatan çok güzel bir şehir.

20 yorum:

  1. ben yorum yapmıştım yaa...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatay dosyasıı iki yerde var, yorumunuz gezi notları başlığı altında olabilir.

      Sil
  2. Hatay güzel bir yer. Farklı kültürlerin bir arada mutlu mesut yaşadığı nadir yerlerden bir tanesi. Bir defasında Dörtyol'a gitme fırsatım oldum. Mandalina bahçeleri, sıcak kanlı insanları beni oldukça etkilemişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de Hatay'ı gördüğüm için kendimi şanslı sayıyorum...

      Sil
  3. Hatay'ı eşimle iki günde keşfetmeye çalıştık.. gidenlere yardımcı olması nedeniyle biz araba kiraladık ama çok km yapmadık bilginize.. öğretmen evini kullandık kahvaltısı iyiydi.. gidenlere tavsiyem kahvaltı için karaksı köyünde "erkanın yeri" çok güzel ve ekonomik bir kahvaltı sunumu yaptı..biberli ekmek, taze tereyağlı yumurta ve diğerleri çok güzeldi.., harbiye lüks belki ama çok hatay'ı yansıtan bir yer olmadığını düşünüyorum.. kuleli restorant için gitmiştik ama girdiğimiz gibi çıktık.. hem alkollü olması hem de bir müzikli havası hatay adına bizim için önemli değildi.. musalı köyü suyunun başında çay içilip alışveriş yapılabilir.. ermeni köyünün"vakıflı" biraz ticarethaneye dönüştüğünü de söylemek lazım ama yine de ziyaret edilebilir.. çook hatıraları olan bu yerde mezelerini tatmalısınız onunla ilgili yine bir ermeni dükkanın merkezde meşhur olduğunu gördüm...

    YanıtlaSil
  4. harika resimler tek kelime ile şahane

    YanıtlaSil
  5. Yine çok güzel bir yer :) gezdiğimiz yerler çok uyuşuyor acaba eş zamanlı mı gezdik :D

    YanıtlaSil
  6. Samandağ TV Sitemizden daha fazla bilgi alıp paylaşırsanız seviniriz

    YanıtlaSil
  7. merhaba 25 ve 26 kasımda hatayda olacagım yazınızı okudum cok bılgılendırıcı tesekkurler

    YanıtlaSil
  8. mrb 25 ve 26 kasımda hatayda olacagım ve cok bılgılendırıcı yazınızı okudum tesekkurler :)

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel bir makale olmuş.Bu açıdan hiç görmemiştim hatayı.otopark çizgisi

    YanıtlaSil
  10. hatay çok iyi yemekler falan baya iyi

    YanıtlaSil
  11. Hataya ilgili çok güzel bilgiler vermişsin. Hataya gitmeden önce nerelere gideceğime yardımcı oldugu için teşekür ederim.

    YanıtlaSil
  12. Ne kadar çok bilmediğim yeri varmış Hatay'ın inşallah gitmek bize de nasip olur.

    YanıtlaSil
  13. Çok güzel anlatmışşınız. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Arabanızla gittiğinizi yazmışsınız. Titus tünelinde ne yaptınız? Aracınızı girişe park edip iki kez mi yürüdünüz? Bir başka yöntemle mi gittiniz?
    Makaleniz için teşekkürler, çok merak uyandırıcı.

    YanıtlaSil