Bir hafta sonu kaçamağı yapmaya... 48 saatliğine Güneydoğu'nun güzel şehri Gaziantep'e gitmeye...Tarihte bir yolculuk yapmaya, kültürel ve doğal güzellikleri görmeye...birde üzerine dünyanın en lezzetli yemeklerini yemeğe ne dersiniz.
Küçük maceramız Anadolu Jet Hava yollarından uçak biletlerimizi almakla başladı. Ankara Gaziantep arası 698 km ve otobüsle 10 saat. Zamanımız az gezilecek yer çok olunca tercihimiz hava yolu oldu. Ankara - Gaziantep uçuşu 1 saat. Havalimanın şehre uzaklığı 20 km.
Uçak alçalırken ilk dikkat çeken uçsuz bucaksız fıstık tarlaları. Kara yoluna geçtiğinizde de aynı manzara sizi bekliyor. Yol kenarlarında da sağlı sollu fıstık ağaçları .
Burası öyle bir şehir ki, modern Gaziantep'te "Doğunun Paris" i deyiminin hakkını vererek yaşayabilir, tarihi Gaziantep'te de zaman değiştirip geçmişi yaşayabilirsiniz.
Evliya Çelebi 1641 ve 1671 yıllarında yöreyi iki kez
ziyaret etmiş ve Antep`i şu şekilde ifade etmiştir: "Ayıntab kenti tümüyle
32 mahalledir. 8067 toprak ve kireç örtülü, bayındır, bakımlı, yüksek, saray
görüntülü evleri vardır." O zaman bile farkını ortaya koyabilmiş bir şehir.
1. GÜN
Güne Orkide Bahçe'de (detaylar linkte) kahvaltı yaparak başladık. Katmer ve yöresel kahvaltılıklar eşliğinde. Gezilecek çok yer var fazla oyalanmadan yollara düştük.
Gaziantep'e gelirken en çok görmek istediğimiz yerde, Zeugma Müzesi'ndeyiz. 2011 yılında açılmış. 1700 metrekarelik mozaikleri ile dünyanın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşımakta. Müze 3 blok olarak inşa edilmiş. Eserleri hepsi büyüleyici. Burası klasik müzelerden çok farklı. Hem sergilenene mozaikler açısından hem de antik kent kalıntıları açısından. Müze girişindeki 10 dakikalık kısa filimi mutlaka izleyin (3 boyutlu gözlük ücreti olarak 3 TL alınıyor). Belgeselde eserlerin nasıl çıkarıldığı ve taşındığı anlatılıyor. Mozaiklerin çoğu çıkarılamamış, mozaikler şu an Fırat'ın derin suları altında. Biraz içimiz burkuluyor bunu duyunca. Müze girişi 8 TL.( 2013) 18 yaş altı öğrencilere ücretsiz. Müze kartınız varsa giriş ücretsiz.
Müzenin en gözde eseri Çingene Kız mozaiği. Zeugma kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline gelmiş. İlk çıktığı yıllarda kim olduğu konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figürdeki, kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle Çingene Kız adı verilmiş. müzede ayrı bir bölümde sergileniyor. Bu mozaik antik kent ile birlikte Gaziantep'in de simgesi olmuş. Her yerde bu mozaiğin resmini, hediyelik eşyalarını görüyorsunuz.
Müzeden büyülenmiş olarak ayrılıyoruz ve rotamızı Zincirli Bedesten' e çeviriyoruz.
Halk arasındaki adı "Kara Basamak Bedesteni " 17. yüzyılda yapılmış bir eser. Tarihi çarşının içinde 73 dükkan bulunuyor. 3 farklı kapıdan bedestene girmek mümkün. Çarşı içinde yemeniden kutnuya, baharattan bakıra, ahşap süs eşyasından çantaya kadar bin bir çeşit hediyelik eşya var.
Benim en çok beğendiğim yemeniler oldu. Birçok kişi yemeniyi başörtüsü olarak bilir. Gaziantep'te yemeni 6 asırdır devam eden bir ayakkabı zanaatı. Yemeni yapanlara "köşger" deniliyor. Eskiden herkes yemeni giyermiş. Deriden yapılan bu sağlıklı ayakkabıyı günümüzde yaşlı amcalar- teyzeler , tiyatro ve sinema sektöründe kişiler dönem filmlerinde kullanıyormuş. Hollywood köstüm tasarımcılarından binlerce sipariş alıyormuş esnaf. Ünlü Truva filminde Brad Pitt'in botları burada yapılmış.
"Kutnu" Osmanlıdan günümüze taşınmış bir kumaş ve Gaziantepli ustalar bu sanatı hala devam ettiriyor.
Çok zahmetle elde işlenen bakırlar.
Ankara- İstanbul gibi şehirlerde lüks mağazalarda satılan bu ürünleri yerinde yarı fiyatına almak mümkün.
Geziye biraz ara verip Antep'in muhteşem yemeklerini tatmak için İmam Çağdaş' tayız. Burada kime sorsanız yemek için sizi buraya yönlendiriyor. Tek şubesi var. İçerisi çok kalabalık. Kapıdan girer girmez sizi tatlı reyonu karşılıyor.
Biraz yutkunup masaya yöneliyoruz. Sabahki katmerli kahvaltıdan sonra çok acıkmadığımız için sadece Antep lahmacunu sipariş ediyoruz. Lahmacun az acılı, sarımsaklı ve hamuru incecik.
Baklava ise mis gibi tereyağlı çok lezzetli.
Yemeğin üstüne kahve yakışır dedik soluğu Antep'in 500 yıllık (1670 ) Tahmis Kahve' sinde aldık.
Zincirli bedestene yaklaşık 300 metre aşağıda iki katlı bir yapı. Burada menegiç kahvesi, Türk Kahvesi, nargile , çay servisi var. Tahmis "kahve dövülen yer" anlamına geliyormuş. Tercihimiz yabani fıstıktan yapılan sütlü menengiç kahvesi oldu. Çok beğendik, bir daha içmeye gelelim diyerek buradan ayrıldık. Yol üstündeki Almacı Pazarı, Tütün Han'a da uğramayı ihmal etmedik.
Gaziantep'te eskiyi ve yeniyi bir arada görebiliyorsunuz demiştim. İşte buna güzel bir örnek 2010 yılında yapılmış Gezegenevi Planetaryum.
Burası Antep'te bilim ve gezegenevi içeriğini bütünleştirerek sunan ilk yapıymış. Merkezi gezerken görevliler size eşlik ederek tek tek her bir deneyi anlatıyorlar. İçerikte 10 dakika robot tiyatrosu, 30 dakika bilim merkezi gezisi, 30 dakikada gezegenevi sunusu var. Giriş ücreti 2.5 TL, öğrenci 1 TL. Yanınızda çocuklarınız varsa burayı mutlaka görün derim. Mimarisi ve bahçesi de görsellik açısından muhteşem.
Yavaş yavaş yorgunluk baş gösterip hava kararmaya başlayınca akşam yemeği için Fatih Mahallesi'ndeki Halil Usta' ya (detaylar linkte) kebap yemeye geldik. Seçmek çok zor, menüde yaklaşık 30 çeşit kebap var. Şefin önerisi ile fındık lahmacun, altı ezmeli, ali nazik ve patlıcan kebabı sipariş ettik. Hepsi damak çatlatan türden. Antep kebaplarını tatmış olmanın verdiği mutluluk ile odalarımıza çekildik. İkinci günün hayalini kurarak...
2.GÜN
Güne Orkide Bahçe'de katmer yiyerek başlıyoruz. Gruptaki herkesin tek şikayeti: Ankara'da katmersiz ne yapacağız ?
Gaziantep'te sabah kahvaltısında katmer yenip beyran içilirmiş. Koyun etinden yapılan ,acılı ve isteğe göre limon sıkılarak yenilen çorba. Antep'e gelip beyran içmeden olur mu? dedik tadına baktık tabi ki. Sabah sabah çorba içemem derseniz alternatif olarak katmeri sunuyorlar. Katmerin içinde kaymak ve bol fıstık var. Of of tam bir kalori bombası.
Katmer
Beyran
Gastronomi turuna ara verip gezmeye başlıyoruz.
Tarihi kalenin karşı sokağındaki Medusa Arkeolojik Cam Eserler Müzesi'ndeyiz. Burası Türkiye'nin ilk özel cam eserler müzesi olma özelliğine sahip. Müze binası, tarihi bir Antep evi.
Müzede Roma, Bizans ve İslam dönemine ait 1500 eser var. Müzenin rehberliğini sahibesi Füsun İşsever bizzat kendi yapıyor. Giriş ücreti 4 TL. Öğrenciler için 2 TL. Müze kart geçmiyor.
Medusa Cam Müzesi'nden çıkar çıkmaz 200 metre sonra kendimiz Bakırcılar Çarşı'sında bulduk. Kale dibinde bin bir çeşit iş yapılan çarşı. Şehrin en eski çarşısı. Bakır işçiliği 500 yıldan fazla geçmişi olan bir el sanatıymış burada. Kendimiz oradan oraya koştururken bulduk. Bakır eşyalara hepsini tek tek dokunup, almak istedik.
Bakırcılar çarşısında gezerken Emine Göğüş Mutfak Müzesi (detaylar linkte) karşımıza çıktı. Burası Türkiye'nin ilk mutfak müzesi . Gaziantep'in geleneksel mutfak kültürü anlatılıyor. Mutfak malzemeleri, sofra düzeni, yöreye özgü kullanım şekilleri ve adları ile sergilenmekte. Emine Göğüş kimdir diye sorduğumuzda , Türkiye'nin ilk Turizm Bakanı Ali İhsan Göğüş 'ün annesi olduğunu öğrendik. Müze olarak kullanılan ev Ali İhsan Göğüş'ün doğup büyüdüğü evmiş. Daha sonra Kültür bakanlığına müze yapılması için bağışlanmış. Giriş ücreti 1 TL.
Gaziantep Kalesi Bakırcılar çarşısı ile karşı karşıya .Ne zaman ve kim tarafından yapıldığı belli değilmiş.
Sırada Tarihi Gümrük Han - Yaşayan Müze var. İçeride birçok el sanatını görmek mümkün. Özelikler Antep işi el işleri.
Antep işi tek bir parça 2 ay gibi bir zamanda tamamlanabiliyormuş. El emeği göz nuru dedikleri şey...
Gümrük hanı gezerken bir kahvehane gözümüze çarptı. Kahveci Seddar Bey (detaylar linkte). Kapısında "Osmanlı dibek kahvesi kırk yıl damağınızda kalır tadı." sloganı ile karşıladı bizi. Siparişimizi verip beklemeye başladık, gelecek sürprizden habersizce. Kahve fincanı içinde iki renk kahve geldi. Özel bir teknikle fincanda pişirilen kahvenin yarısı açık renk yarısı koyu. Fincanın iki tarafından ayrı ayrı yudum aldığınızda lezzetlerde farklı. "Nasıl yapıldığını görebilir miyiz?" diye sorduğumda "Kaç televizyon programcısı geldi göstermedik üzgünüz!" diyorlar. Gülümseyerek ve kahvenin verdiği mutlulukla yolumuza devam ediyoruz.
Önümüze çıkan fırından kahke ( Antep'e özgü kurabiye ), baharatçılardan fıstık, bakır süs eşyaları alarak akşam yemeğine hazırlanmak için otelimize geçtik.
Bayaz Han
Kent müzesi ile yan yana. Zaman darlığı nedeniyle kent müzesini gezemedik.
Akşam yemeği için Tarihi Bayaz Han'dayız. Kocaman bir avlu düşünün, o kadar kocaman ki içinde birbirinden farklı eğlence türlerini bir araya getiriyor. Kafe, bar, fasıl, restoran aynı avluda. Aynı avlu içinde yöresel ürünleri satan küçük dükkanlar var. Antep'in en gözde mekanlarından birisi. Tarihi dokusu ise muhteşem.1909 yılında yapılmış. Yöresel yemeklerin tadına bakıp folklor gösterisi izledik. Fiyatlar yüksek ancak bir kez gelmeye değer diye düşünüyorum.
Yöresel lezzetleri tatmak için Aşina ya da Sahan restoranı da tercih edebilirsiniz.
Gecenin finalini " Erçelebi Kömürde Kadayıf " ta yaptık (detaylar linkte). Gaziantep baklava diyarı olarak bilinse de Erçelebi Kömürde Kadayıf Salonu'nun közde kadayıfının ünü Antep sınırlarını aşmış durumda. Bence bu lezzet anlatılmaz yaşanır...
Gaziantep'te 48 saati tamamladık aklımızda kalanlar, kültürel dokusunu ,tarihi mirasını korumuş ancak modern kent hayatından da geri kalmamış bir şehir. Biliyorum gezilecek daha çok yer var. Kısmetse bir daha ki gelişimize...